Protestolar bütün toplumların sivil, siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel hayatlarında önemli bir rol oynar. Tarih boyunca, çoklukla olumlu sosyal değişimlere ve insan hakları kazanımlarının gelişmesine ilham kaynağı olmuşlardır. Protestolar, günümüzde de bütün dünyada vatandaşlık hakları alanının tanımlanmasında ve korunmasında katkı sağlamaya devam etmektedir. Protestolar katılımcı ve bilinçli vatandaşlığın gelişmesine destek sağlar. Kamuyu ilgilendiren alanlarda doğrudan katılımı sağlayarak temsili demokrasinin gelişmesini güçlendirir. Bireylerin ve toplulukların karşıt görüşlerini ve şikayetlerini ifade etmelerine, görüş ve düşüncelerini paylaşmalarına, yönetimin yanlışlarını söyleme ve yetkili ve güçlü kurumlardan yanlışları düzeltici önlemler almalarını ve eylemlerinin sorumluluğunu taşımalarını kamuoyu önünde açıkça talep etmelerine imkan sağlar. Bu, marjinal kabul edilen ve çıkarları başka ortamlarda savunulamayan kesimler için özellikle önemlidir.

Devletler ise genellikle protestoları kontrol altına alınması gereken bir huzursuzluk ya da dikkat edilmesi gereken bir tehdit olarak algılar.

Dijital teknolojiler, protestolar için sundukları yeni fırsatlar ve mücadele imkanları ile, hem protestoların gerçekleştirilebilmesini sağlayacak bir ortam olarak, hem de doğrudan bir protesto platformu olarak çok önemli bir araç olarak kullanılmaktadır. Teknolojik gelişmeler, aynı zamanda devletlerin protestolar karşısında uygulayabileceği şiddet ve muhtemel insan hakları ihlalleri kabiliyetlerini de önemli ölçüde arttırmıştır.

Protesto hakkı esasen pek çok temel insan hakkının kullanılmasını kapsar ve tüm insan haklarının güvence altına alınması için vazgeçilmezdir. Bütün toplumlar için önemli de olsalar, protestoların pek azı tamamen riskten uzak ve başkalarına zarar verme potansiyeli taşımayan eylemlerdir. Bu nedenle de uluslararası standartlar protestolarda kullanılan birçok insan hakkının kısıtlanmasına olanak sağlar. Ancak bu kısıtlamalar çok ciddi sınırlamalara tabidir. Uluslararası insan hakları hukukunda yer alan güvencelere rağmen, devletlerin bu alandaki yükümlülüklerini anlama ve uygulamaları için daha çok yönlendirmeye ihtiyaçları olduğu geniş çapta kabul gören bir gerçektir.

Bu nedenle, buradaki İlkeler, bir yandan protestolara getirilen kısıtlamaların sınırlı kapsamının net bir şekilde anlaşılmasını desteklerken, protesto hakkına saygı ve bu hakkın korunması ve gereklerinin yerine getirilmesi içine gerekli asgari standartları ortaya koymaktadır. Buradaki İlkeler uluslararası insan hakları standartlarının ilerici bir şekilde yorumlanmasıyla ortaya çıkmıştır. Burada sözü edilen uluslararası standartlar arasında şunlar yer almaktadır: BM İnsan Hakları Evrensel Beyyannamesi; Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi; Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi; bölgesel insan hakları standartları; ülkelerin yerel mevzuatı ve mahkeme kararlarına yansıdığı şekliyle kabul edilmiş ve gelişmekte olan uygulamaları ve uluslararası toplumun tanıdığı hukukun genel ilkeleri (özellikle Birleşmiş Milletler Kolluk Güçleri Görevlileri Tarafından Kuvvet ve Ateşli Silah Kullanılması Hakkında Temel İlkeler ve Standartlar, Birleşmiş Milletler Kolluk Görevlileri Davranış Kuralları, BM İnsan Hakları Konseyi’nin özel prosedürlerinde ortaya koyduğu standartlar, ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Barışçıl Toplanma Özgürlüğü Kılavuzu’nda ortaya konan ilkeler.)

 

Bu İlkelerin, sivil toplum örgütleri, aktivistler, insan hakları savunucuları, avukatlar, hakimler, seçilmiş temsilciler, kamu görevlileri ve diğer paydaşlar tarafından, yerel, bölgesel ve küresel olarak protesto haklarını güçlendirmek için yapacakları mücadelelerde kullanılması hedeflenmektedir.

 

Önsöz

 

Biz, aşağıdaki İlkeleri onaylayan ve kabul eden bireyler ve örgütler olarak;
Protestonun demokrasinin temel bir direği olduğu ve özgür ve adil seçimleri tamamlayan bir unsur olduğu inancı ile,
İnsanların vatandaşlık hakları ile siyasal, ekonomik, kültürel ve sosyal hakları için direnme, baskıya karşı mücadele etme, fakirliğe karşı savaş verme, çevreyi koruma ve sürdürülebilir gelişme talep etme ve bu yönde katkı sağlama hedefleri doğrultusunda bütün ülkelerde protestoların yapıldığını hatırlayarak,
Protestolara katılmanın tüm insanların, hem bireysel hem de toplu olarak şikayetlerini dile getirerek, toplumdaki diğer güçlü birimlerinin eylemlerini olduğu kadar, hükümetlerin de politika oluşturma ve yönetsel uygulamalarını güçlendirecek arayışların önünü açmasını mümkün kıldığını akılda tutarak,
Protesto hakkının birçok bölünmez, birbiriyle iç içe geçmiş ve birbiriyle bağlantılı insan hakkını kapsadığını, özellikle de ifade özgürlüğü, barışçıl dernek kurma, toplantı ve gösteri düzenleme hakkı, kamuyu ilgilendiren işlere müdahale hakkı, düşünce özgürlüğü, din ve vicdan özgürlüğü, grev hakkı, kültürel hayatta yer alma hakkı, yaşam hakkı, mahremiyet, bireyin özgürlük ve güvenlik hakkı, ve ayrımcılığa tabi tutulmama haklarını kapsadığının altını çizerek,
Kamunun protestolar hakkında bilgi alması, protestoların düzenlenebilmesi ve kolaylaşması, hak ihlallerinin yönetilebilmesi ve raporlanabilmesi amacıyla protestolarla ilgili tüm aktörlerin iletişimlerinin özgürce akışını sağlayabilmek için, özgür ve bağımsız bir medya ve dijital teknolojilerin temel zorunluluk olduğunu kabul ederek,
Dijital teknolojilerin ve internetin de başlı başına bir protesto ortamı olduğu gerçeğini tanıyarak,
Gazeteciler ve insan hakları savunucuları da dahil olmak üzere sivil toplumun, protestoların gerçekleştirilmesinde, gerek örgütleri vasıtasıyla diğerlerini de harekete geçirmesi ve gerekse protestocuların haklarının ihlali halinde belgeleme, raporlama ve ihlalcilerin cezalandırılmasını talep etme konularındaki paha biçilmez rolünü vurgulayarak,

Protestolara karşı şiddet içeren baskıların uygulanması, gereksiz, aşırı ve kanunsuz güç kullanımı, keyfi gözaltılar, kayıplar, işkence ve yargısız infaz uygulamalarını nefretle kınadığımızı açıklayarak,
Gözaltına alma, tutuklama, taciz ve yıldırma taktikleri uygulamak gibi protestoları engellemeye yönelik alınan yasal tedbirler, bu yönde geliştirilen politikalar ve kolluk uygulamaları ve protestoculara karşı orantısız adli, idari ve toplumsal yaptırımlar gibi engellemeler hakkında derin endişe duyarak,
Gözetim teknolojilerinin gelişmesi ve kamu yetkilileri ile özel aktörlerin veri biriktirme kapasitesinin artmasının protestocuların insan haklarının ihlal edilmesine yol açabileceğinin ve genel olarak protestoları caydıran bir gelişme olabileceğinin bilincinde olarak,

Hükümetlerin protesto hakkına saygı duyma ve protesto hakkının kullanılabilmesine yönelik yükümlülüklerini hiçbir ayrımcılık uygulanmaksızın yerine getirmelerini ve yasadışı, adaletsiz ve gereksiz yasaklamalardan kaçınmalarını, hak ihlallerini yapanların yargılanacağını teminat altına almalarını, ve özel birimleri de bu kapsamdaki sorumluluklarını yerine getirmeleri yönünde cesaretlendirmelerini isteyerek,
Uluslararası, bölgesel, ulusal ve yerel düzeydeki bütün kuruluşları ve aktörleri, bu İlkelerin kabulünü ve yaygınlaştırılmasını desteklemeye ve bu İlkelerin kullanıma sokularak her durumda uygulanmasının sağlanmasına yönelik gerekli adımları atmaya davet ediyoruz.

This post is also available in: İngilizce, İspanyolca, Fransızca, Rusça, Farsça, Portekizce, Brezilya